Genelkurmay Başkanlığı önünde şehit oldu.
Otuz yedi yaşında. Evli. Öğretmen. İki çocuk babası. Üniversitede tarih okumuştu ve “darbe”nin ne demek olduğunu gayet iyi bilirdi. Hem iki çocuğu vardı güvenli bir geleceğe ihtiyacı olan hem de yüzlerce öğrencisi. Yaşadığı topraklar nice badireler atlatmış; nice kanlı ellerin eylemlerine sahne olmuştu. Her bir karışı şehit kanıyla kazanılmış; ilmek ilmek kahramanlık destanları örülmüştü vatanında. Susamazdı; duramazdı. Gün mücadele günüydü. Tarih dersinde öğrencilerine ve çocuklarına anlattığı kahramanlığı yaşamak için evinden çıktı. Genelkurmay Başkanlığı önüne geldiğinde gözü dönmüş hainler şuursuzca saldırıyordu milletin iradesine... Gördüklerine ve duyduklarına inanamadı. Duraksamadan yürüdü, kalabalığa karıştı. Devletinin helikopteri ile üstlerine mermi yağmuru yağıyordu. Bayrağın al’ına taze kanlar katılıyor, kahramanlar destan yazıyordu. Susamazdı, duramazdı. Gün bugündü. Yûsuf öğretmen sonu şehadet olan yolu yürüdü.