İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde şehit oldu.
Kırk beş yaşında. Yıldız Teknik Üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölüm Başkanı. Yakın çevresi onu tevazuu ile tanıyordu. Öğrencileri yeri geldiğinde baba, yeri geldiğinde abi, kardeş oluyordu. Dürüstlüğü, çalışkanlığı, emeğe saygıyı önceliyordu. Çocuklarına ve öğrencilerine “Tembellik yok çalışmaya devam!” tavsiyesi çok iyi biliniyordu. Savunmasız bedenini bunu bilerek koydu can pazarına. “Allah Kerim!” diyordu kesik nefesleriyle. En önde koştu. Saraçhane meydanındaki sivil yürüyüşe tavaf heyecanıyla katıldı. “Şimdi yaptığımız umredir; yürüyün arkadaşlar. Burası Çanakkale’dir kardeşlerim, durmayın!” diye diye zalim kurşunları utandırdı. Ağır yaralıyken bile sesi kesilmedi. Son cümlesi, sadece bu dünyası olanların yüreklerini titretiyor hâlâ: “Sakın korkmayın arkadaşlar. Biz korkarsak herkes korkar!” Vurulduğu yerde kalan telefonu, kısa bir süre sonra çaldı. Yardım ettiği gençlerden biri telefonu açtı ve "Ağabey, bu telefonun sahibi çok yiğit biriydi, az önce vuruldu, götürdüler" dedi.