Gölbaşı’ndaki Özel Harekat Dairesi Başkanlığı’nda şehit oldu.
Elli üç yaşında. Özel Harekatçı. “Ben iyi bir insan olsaydım eğer şehitlik bana da yazılırdı” dedi defalarca. Çok istiyordu şehitliği. Arkadaşları, kader ortakları her gün şehadete erişirken yaşamayı haksızlık görüyordu kendine. Gece ailesiyle irtibatı kesildi. “Yaralandı” dediler ama bir türlü açmıyordu telefonu Böyle yapmaz asla habersiz bırakmazdı. En ağır operasyonlarda bile içini ferahlatırdı sevdiklerinin. Bu sefer öyle olamadı. Gazi Üniversitesi Hastanesi’nde farklı bir isimle bekletiliyordu. Oğlu Niyazi haberi rüyasında aldı. Babasına ulaştığında yüzünde tatlı bir tebessüm vardı; şehadet şerbeti dudaklarına dokunmuş, çok istediği şehitlik makamına kavuşmuştu. Siyaseti çok severdi, sporu da. Fenerbahçeliydi. Herkese yardım ederdi, hayalleri vardı. Hiçbir işini yarıda bırakmamasıyla bilinirdi. O gece vatanı yarı yolda bırakmadı. Eşinin ifadesiyle “Ateşten gömleği attı, cennetten gömleği giydi.”